Translate

28 Haziran 2014 Cumartesi

Arılarım 36.Gün


Dip tahtası genel görünüm. Polen, mum, plastik cam, propolis, bir adet kulağakaçan (kıskaç) ve varroa. 



Kolonimde varroa ile ilk kez karşılaşıyorum. Demek ki popülasyonları artmış.



Bunun ne olduğunu anlayamadım. Bir böcek larvası olabilir. Böcek doğrudan buraya yumurtlamış olabileceği gibi polen toplayan arılar üzerinde de kovana gelmiş olabilir.



Dip tahtası yıkandıktan sonra.



Örtü tahtası olarak kullandığım plastik cam üzerinden çektiğim bir fotoğraf. Tavanda yani burada plastik cam üzerinde yürüyen arı. Karın halkaları çok ilginç. Bunlardan birinden mum salgılama yeteneği var. Ayakları da vantuz gibi cama tutunmuş, camı nasıl kavradığı görülüyor.


Üstten bir görünüm. Sağ taraf yavru aktivitesinin olduğu taraf. Sol taraf ise bala çalıştıkları taraf. Özgün bir düzen kurmuşum :) Acemelik ...



Uçuş tahtası üzerinden bir görünüm. Arıyı ilk aldığımda 5 çerçeveydi. O zaman uçuş deliğinin bir tarafı açıktı. Kovana 10. çerçeveyi verdikten sonra (o zaman yaklaşık 8 çerçevelik arı vardı) diğer uçuş deliğini de açtım. Ancak orada halen beklediğim trafik oluşmadı. İlk kısmın 1/10'u bile trafik yok. Bu ilginç bir durum!



Kestanenin çiçekleri sararmaya yüz tutmuş. Bir kısım kuruyanlar dökülmüş. Meyveler ise henüz çok yeni.



Kestaneden bir görünüm.



Meyveler büyümeye başlamış. Meyvenin yeşil dikenli kısmı tüy gibi yumuşak, beyaz dikenli kısmı ise gayet sert. Neredeyse ele batacak.



Çiçek kısmı gittikçe kahverengi bir hal alıyor. Önemli bir kısmı da ağacın dibine dökülmeye başlamış.



Çiçeğin yakından görünümü.



Meyvesi.



Pamuk otları ve böğürtlenler. Pamuk otlarında pek arı göremiyorum. Böğürtlenler önemli ölçüde meyvelenmeye başladı ama bir taraftan da çiçeklenen sürgünler var.



Meyve veren böğürtlenler.



Ne güzel görünüyorlar. Önce çiçekti, sonra yeşerdi, sonra kızardı ve en sonunda da karardı. Hamdım, piştim, oldum :)



Ihlamurlar tohumda. Sararmış, kurumuş çiçekleri yerlerde.



Ihlamurların durumu.



Sararmış çiçekleri döküldü dökülecek.



Biraz daha detay.



Arılar şimdi bu çiçeklerde (Acem Borusu). Bu bitki hemen yan komşunun bahçesinde. Üzeri arı doluydu. Arılar için kaynaklar artık azaldı. Bu bitkinin çiçek tüpleri oldukça derin.

Acem Borusu (Campsis radicans): Borazan ve Trompet Çiçeği olarak da bilinen bu bitkiler, yaz ortasına doğru çiçeklenir ve uzun süre çiçekli kalırlarmış. Çiçeklerin dış yüzü portakal, içerisi sarı renkte. Çiçekler boru şeklinde. Anavatanı Amerika olmasına rağmen ülkemize İran'dan geldiği için Acem Borusu ismi verilmiş. Park ve bahçe düzenlemelerinde örtücü bitki olarak tercih ediliyormuş. Tırmanabilen odunsu bir sarmaşıkmış.


Bahçemizden bir gül.



Akşam 21:00 gibi hava kararıyor. Ve bu saatlerde de son tarlacılar dönmüş oluyor. Yukarıdaki fotoğrafı gece 24:00'de çektim. Dikkatli bakıldığında uçuş tahtası üzerindeki arılar görülebiliyor. En azından bir karaltı şeklinde. 15-20 kadar arı orada dolanıyor, bekleşiyor. Bu durumu tesadüfen fark ettim. Bu olağan bir durum mudur? Bekcilik yapıyorlar sanırım. Ya da gün ağarsa da tekrar uçuşa çıksak diye bekleşen sabırsızlar mı :)

Kovan bahçede evin dibinde. Bahçe küçük. Kovanın bulunduğu yerin, ikinci katında mutfağımız var. Mutfakta da akşam yatana dek ışık oluyor ve pencereleri de açık oluyor. Yaklaşık 15 gündür saat 22:00 sularında mutfağa bir kaç tane arı giriyor, bu pencerelerden. Ampul etrafında dönüp duruyorlar. Lambayı kapatıyoruz. Beş dakika sonra açtığımızda çoğunlukla göremediğimiz bir yerlere konmuş oluyor. Bir kez sabah ezdiğimde fark ettim. Bir kez sabah kafama düştü, mutfaktaki sarmaşığa konmuş sanırım. Bir kez ekmeğin üzerinde gördüm. Gördüklerimi bir iki sefer kovana götürdüm. Genelde de pencereden aşağı attım. Attıklarım acaba kovana ulaşabilmiş midir gece karanlıkta, 3-4 metre mesafeden?

Mutfağa arı girmesi ve olur olmadık yerlere konması beni çok ürkütüyor. Birinde gömleğin içine girmiş, sabah gömleği giyerken parmağın ucundan soktu. Bu çok önemli değil ama görmeden yersek o kötü. Beni yedin diye dilimizi sokma ihtimali var :)

24 Haziran 2014 Salı

Arılarım 32.Gün


20 Haziran 2014, Cuma. 10. çerçevenin iç yüzü. Çerçeveyi çekmeden olayın içyüzü anlaşılmıyor :) Üst kısımlar daha çok ağarmış ve az bir kısım da sırlanmış olmasına rağmen dünkü heyecandan sonra (çerçeveleri çekmeden üstten baktığım kadarıyla) biraz hayal kırıklığı oldu.



10. çerçevenin dış yüzüne ise henüz uğrayamamışlar bile. İşin ilginç yanı burada yumurta bile yok. En dışta ballı-polenli çerçeve olur, öyle öğrendik. Belki onlar da öyle öğrendiler :)


9. ve 10. çerçevelerdeki arı miktarı oldukça az. Yoğunluk 8. çerçeveden itibaren başlıyor. Yani koloni 8 çerçevelik arıdan oluşuyor diyebilirim. Bu kadarlık bir popülasyon bu kadar başarabiliyor demek ki.

Son 5 çerçeveyi çekip baktım. Kovanın iç kısmına doğru çerçevelerdeki ballı ve yavrulu alanlar artıyor. Sırlanan bal alanı bana çok az gelmiş olmasına rağmen önemli miktarda da bal olduğunu gördüm. Fakat yavrulu alanlar bana çok az geldi. Çerçevelerin ortasında küçük bir alan. Büyük ölçekte hücreleri bal depolamak için kullanmışlar. Neden? Tam tersi olması gerekmiyor muydu? 5. çerçeveden sonrasında bal kemerleri sırlanmıştı. Ancak onlar benim verdiğim şerbet ile olmuştu.


Koloninin bulunduğu yerde floranın oldukça yeterli olduğunu düşünüyorum. Kovanı merkez alan 500 metre çaplı bir dairede 30 kadar ıhlamur ağacı var. 1 km çaplı bir dairede ise çok daha fazlası var. Körfez boyu, Mihrabat Mesire Alanı ve Hıdiv Kasrı civarlarında oldukça çok ıhlamur var. Böğürtlenleri saymıyorum bile. Çevredeki koloni sayısı ise oldukça az. Kanlıca'ya inerken iki koloni görmüştüm yalnızca, ağacın üzerinde. Ihlamur var, ama nektar var mı acaba! Ara ara yağmurlar yağdı. Belki de nektarı alıp götürdü. Tabii şu halde kovana ballık atacak bir durum göremedim.



Yolda yürüyen arı. Bir iki uçma girişimi başarısız oldu. Geçenlerde de kaldırım üzerinde görmüştüm bir tane. Derdi ne acaba? Ömrü mü bitti yoksa!


21 Haziran 2014, Cumartesi. Saat 16:00 dolaylarında aniden bir yağmur bastırdı. Bu arı bacaklarında polenle tarladan dönebilmiş, ancak kovanın üzerine konmuş. Kendine gelmeye çalışıyor sanırım. Saat 18:30'da baktığımda halen oradaydı.



Kovanın önündeki bir metrekarelik bir alanda ve kovan sehpasının altında 30 kadar arı saydım. Yağmurdan perişan olmuş, hareket etmekte zorlanan.


Birkaç gün önce şiddetli bir dolu ve yağmur yağışı olmuştu. O zaman bu kadar etkilenmemişlerdi. O zaman saat 18:00 idi. Şimdi ise saat 16:00. Tam yavru uçuşunun olduğu zamana denk gelmiş. Yavrular için çok kötü bir başlangıç.


Hayata tutunmaya çalışanlar ve ölenler. Yağmur 20-25 dakika kadar yağdı. Arılara en son 18:30'da baktığımda halen aynı durumdaydılar. Ertesi gün akşama doğru baktığımda 6-7 tanesini karıncalar yiyordu. Artık vücutlarından küçük parçalar kalmıştı. Diğerlerinin hayata tutunmayı başardığını düşünüyorum. Orta şiddette bir yağmurda bile uçuşa çıkabilen bu arıların yağmur altındaki limitleri nedir acaba? Ne kadar ıslandıklarında ölüme yaklaşıyorlar? Ne kadar zamanda kendilerini toparlayabiliyorlar? Yağmurdan nasıl zarar görüyorlar? Bu manzarayı gördükten sonra sıklıkla yağan ani yağmurların arılar için bir felaket olduğunu düşünmeye başladım. Tarlacı arı popülasyonunu önemli ölçüde azaltabilecek bir tehlike.


Yağmur altında vücut ısıları mı düşüyor acaba? Yağmur damlaları çarptığında mı zarar görüyorlar acaba? Örneğin tarladan yağmur altında dönen bu arı neden kovana hemen girmedi de kovanın üzerinde saatlerce bekledi?


24 Haziran 2014, Salı. Yağmurlu bir haftadan sonra dip tahtasının son durumu; polen, balmumu, propolis kırıntıları, plastik cam kırpıntıları. Ve küf. 



Küf; nem ve ısının etkisiyle oluşan mantarlar. Tüm bu malzemeler belirli bir yerde kümelenmiş, eşit olarak dağılmamış. Arı popülasyonunun yoğun  olduğu taraf.


Kovan ağaçların gölgesinde kalıyor. Ve saat 12:30'da güneşi tam olarak görmeye başlıyor. Hava belirli bir süre kapalı ve yağmurlu gitti. Mevsim itibariyle yeterli ısı da olunca mantarlara gün doğmuş.


Bir tane de misafir. Kıskaç böceği (kulağakaçan böceği). Sıcak ve rutubetli ortam onu da cezbetti demek ki. Bu sefer bir tane karınca göremedim. Böyle bir ortam karıncalar için uygun değil demek ki!



Dip tahtasını bahçedeki su ile ve elimle ovarak yıkıyorum. Dip tahtası yıkandıktan sonra geriye propolisler kalıyor. Daha eski propolisler daha fazla kuruduğundan dolayı yıkarken onlar dökülüyor muhtemelen. Bunlar son bir hafta içerisinde olanlar.


Propolis yapışkan özellikte. Tazesinin kıvamı güneş altında bekletilmiş sakız gibi. Daha sonra zamanla donuyor. Yine sakız gibi. Propolisi çerçeveleri birbirine sabitlemek ve örtü tahtasını da kovana sabitlemek için kullandıklarını gözlemledim.


Bugün son çerçeveyi yani 10. çerçeveyi çektim. Çerçeveleri birbirine sabitlemek için çok fazla propolis kullanmışlar. Çerçeveyi çekerken propolisler sakız gibi sündü. Çerçevenin dışa bakan yüzü yine aynı boş. İç yüzde, orta kısımda el kadar bir alanı sırlamışlar.

Ihlamurların zamanı geçmek üzere artık. Önemli bir kısmı tohumluk bir hal almış artık. Bunların üzerinde arı yok artık. Gölgede kalmış, geç çiçeklenmiş bir ıhlamur ağacının üzerine üşüşmüş çokları. Bu arada yazılarımda belirtmiyorum ama polen akışı sürekliliğini koruyor.

İfade etmem gereken diğer önemli bir husus ise uçuş deliğinin diğer yarısını (popülasyon yoğunluğunun az olduğu taraf) açalı 13 gün oldu ama halen orada gözle görülür bir trafik oluşmadı. Sanırım bu durum sadece alışkanlıkla açıklanamaz. Arı popülasyonu yeterli seviyede değil. Bal var, polen var, eksik olan nedir?

Aslında çerçevelerin tümünü rahat rahat kontrol etmek ve kayıt altına almak isterdim. Şu çerçevede şu kadar yumurta, açık gözlü yavru, kapalı gözlü yavru, bal, polen var, şeklinde kayıt altına almak isterdim. Ancak rahat olunmuyor, bir acele oluyor. Düzenlerini bozmuş olma hissi oluşup, bir an önce kapatmak istiyorum kovanı. Ondan sonra da arıdaki gelişmeleri anlamakta zorlanıyorum.

21 Haziran 2014 Cumartesi

Arıcılık Kursu 10.Gün

Bu hafta Prof.Dr.Muhsin Doğaroğlu'nun "Arıcılıkta Başarı Koşulları" adlı sunum dosyası üzerinden kısa bir sunum yaptı hocamız. Bu sunum dosyasının bir kaç versiyonuna internetten arama yaparak ulaşabilirsiniz.


Ancak daha önce gördüğümüz "Yemleme tarihinin tespiti" konusuyla ilgili sayfa benim daha çok dikkatimi çekti. Burada "Bal akımından yararlanacak işçi arıların yaşam öyküleri" başlığıyla isimlendirilmiş. 

Bir de konu açılmışken Prof.Dr.Muhsin Doğaroğlu'nun "Modern Arıcılık Teknikleri" isimli kitabı önerilmektedir.
-----------------o----------------

-Popülasyon düzenlemesi arıcıya bağlıdır. Yani koloniyi genişletme yönü arıcıya bağlıdır. Buradaki esas tek yöne genişletmedir. Zira arılar çift yöne genişletmeye uygun değildir.

-Kovanın bakabileceği en iyi yön Güneydoğu'dur.

-Arı konaklama belgesi arıların götürüleceği yerin İlçe Tarım Müdürlüğü'nden alınır. Doldurulur ve yine arıların götürüleceği yerin muhtarına götürülür. Yer ücrete tabi ise ödeme muhtara yapılır. Kullanılan yerden ayrılırken de İlçe Tarım'a ve muhtara bilgi verilir. Yer Orman Bakanlığı'nı ilgilendiren bir yerse muhtemelen Orman İşletme Müdürlükleri'ne de yönlendirebilirler. Bu işlemler tıpkı "hayvan nakli" işlemi gibidir. Bunun da kendine özgü kural ve kaideleri vardır.

İlçe Tarım'a kayıt olmak önemlidir. Zira çeşitli bölgelerde yapılan ilaçlama çalışmaları ile ilgili SMS ile bilgilendirmede bulunuyorlarmış. Arıların zarar görmemesi ve ürünün de sağlıklı olabilmesi için bu bilgiler önemli. Plaka almanın ve kayıt altına alınmanın başkaca bir çok yararı da varmış.
-----------------o----------------

Geçen hafta ana arı yetiştirme yöntemlerini görmüştük. Bu hafta bunlara bir yöntem daha eklendi. Demaceo yöntemi. Yöntemin ismini yanlış not aldım sanırım. İnternette bu yöntem ile alakalı bir kayıt bulamadım :) İsmi bir kenara bırakacak olursak bu en basit ana arı yetiştirme metodudur. Aynı zamanda oğul kontrol yöntemidir. Arıcılığı hobi olarak yapanlar veya küçük ölçekli yapanların kolayca uygulayabilecekleri bir yöntemdir. Bu yöntemin esası koloninin oğul için oluşturduğu ana arı memelerinin ana arı yetiştirmede kullanılmasıdır.

Bu metodun uygulanmasında en az 10 çerçeveyi geçmiş bir koloniye ihtiyaç vardır. Ve bu koloni oğul vermek için ana arı memeleri geliştirmeye başlamış olmalıdır. Arı nüfusunun arttığı dönemlerde ballığı geç atmak veya mevcut yeri daraltmak oğul için ana arı memesi yapımına sebebiyet verir.

Ana arı yumurtalı veya genç larvalı bir petekle beraber kovanın kuluçkalık katında bırakılır. Diğer petekler ballığa taşınır. Kuluçkalıktan alınan peteklerin yerine temel petek konur. Temel peteklerin tümü bir aradadır. Kuluçkalık ile ballık arasın da ana arı ızgarası konur. Ballıkta boş kalan kısma da yemlik konur. Koloni şurup ile beslenir. Ballıktaki arılar ana arının varlığını hissetmediklerinden ve ballıkta popülasyon da yoğun olduğundan dolayı günlük yumurtaları ana arı üretimi için değerlendirirler. Bu yöntemle kaliteli ana arılar üretilir. Bu metot diğer tüm metotlardan daha kolaydır. Tabi bu metodun uygulanacağı koloni 80.000'i aşmış iki katlı güçlü bir koloni olmalı.
-----------------o----------------

Ana arı üretim odasının ısısı 33 derecede sabitlenmelidir. Bu odada yüksüklere 1 su 1 arı sütü oranında su katılımış arı sütü konur. Yumurta kuru yüksüklere konmaz. Sonra her bir göz günlük yumurta konur. Yumurta yatay değil dikey konur. Aynı koloni içerisine 3 adet ana arı üretim çerçevesi konabilir. Gözler kapandıktan sonra çiftleştirme amaçlı olarak küçük oğul kutularına aktarılır.

Erkek arı üretilecek çerçeveye yarım petek takılır. Devamını arılar örer tıpkı karakovandaki gibi büyük gözlü petek örerler.

Çift aşılama yönteminde gözlere çift yumurta bırakılır. Biri olmazsa diğer tutsun maksadıyla.

Bir diğer yöntem arı sütü kullanmadan yapılan transfer şeklidir. yani gözlere arı sütü konmuyor. Ama sıcaklığın hep aynı seviyede tutulması bu yöntemde daha önemli. Gözler kurumamalı. Hava sıcaklığı ve nem dengede olmalı. Sıcaklık 33 derece ve nem oranı da % 60-65 arası olmalı. Bu yöntemde hızlı hareket etmek önemlidir.

Ana arı üretim çerçevesi kullanılmadan bir gün önceden bir gün süreyle kovanda bekletilir. Parlatma işlemleri için, ayrıca arı kokusunun sinmesi için.

Arı Ürünleri

1. Bal
Çiçeklerdeki nektardan, bitkilerin canlı dokularından salınan tatlı sıvılardan elde edilir.  Kuru maddesi %95-99 oranında karbonhidrat olan şekerli bir gıda maddesidir. Ve arıların doğal enerji kaynağıdır. Bal; arılar tarafından bitkilerin salgıladıkları ve bitkiler üzerinde yaşayan böceklerin salgıladıkları sıvılardan elde edilir ve de değişime uğratılarak petek gözlerine depo edilir. Su içeriği en fazla %25'dir. Fermantasyonu geçiştirecek şekilde fazla suyunu uçururlar. Kuru madde (kül) miktarı %1. Sakkaroz içeriği en fazla %8. Nektarın bala dönüştürülmesi esnasında arıların salgıladığı invertaz enzimi ile nektarın bünyesindeki sakkaroz; glikoz ve früktoz şeklinde basit şekerlere dönüştürülür.

Balın bileşeni
Balın kimyasal yapısı oldukça karmaşık bir yapı göstermekte olup birleşimi yörelere ve elde ediliş zamanlarına göre farklılıklar göstermektedir. Ortalama değerler olarak su oranı %17; früktoz %38; glikoz %31; sakkaroz %1; maltoz %7; yüksek şekerler %1,5; serbest asitler %0,4; lakton %0,14; kül %0,16; nitrojen %0,041. PH 3,91. Diastaz değeri 20,8.

Balın fiziksel özellikleri
Rengi, akışkanlığı, yoğunluğu, higroskopik özelliği, yüzey gerilimi, ısı geçirgenliği, kristalizasyonu. Balın rengi bitkisel orijine bağlıdır. Su oranı ve sıcaklık balın viskozitesini (akmazlık-akışkanlığa karşı direnç) etkiler.

Balın ışığı döndürme özelliği balın polarize ışığı sağa veya döndürmesidir ve balın kaynağına bağlıdır. Nektar balları ışığı sola salgı balları ise sağa döndürmektedir. Sakkaroz denen çay şekerinden elde edilen ballar ışığı sağa döndürür. Bu özellik balın sahte olup olmadığını anlamaya yardımcı olur.

Havadaki nem oranı balın higroskopik özelliğini etkiler. Balın nemi absorbe etme özelliği vardır.

Balın kristalizasyonu. Çiçek balları zamanla kristalize olurlar. Kristalize olan bal sahte demek değildir. Bu tür ballar benmari yöntemiyle eritilebilir. Kristalize olan ballar 45-60 derecelik suda çözünür.

Balın fermantasyonu; balın ekşimesi, mayalanması veya bozulması demektir. Olgunlaşmadan alınan ballar genelde fermante olur. Su oranı yüksek ballarda mayalar şekeri fermante ederek alkol ve karbondioksit oluşturur. Ve bal köpürür. Eğer balın nem oranı düşükse fermante olmaz.

Tat ve koku: Balın tadı; yapısındaki şeker miktarı, türü ve birbirlerine oranı ile ilgilidir. Balın kokusu ise alındığı kaynağa göre değişir. Bala uygulanan işlemler onun tadını ve kokusunu değiştirebilmektedir. Bu nedenle, ısıtma, işleme ve depolama gibi uygulamalarda balın kendine has tadı ve kokusunu bozacak yanlış işlemlerden kaçınmak gerekir.

Balın süzülmesi
Balın süzüleceği oda içi sıcaklık 25-30 derece arasında olmalıdır. Çerçeve ve petekler üzerindeki sırlar alınır. Santrifüj makinelerinde bal süzülür.

Balın dinlendirilmesi
Dinlendirilen bal içerisindeki parçacıklar balın yüzeyinde toplanır. Bunların balın üzerinden alınabilir. Bunlar arı yemi vs. için kullanılabilir. Dinlendirme süresi bir iki gündür. Daha sonra da alt kısımdaki musluktan bal alınabilir. Süzülen bal elekten geçirilir. Gittikçe incelen tek katlı eleklerden geçirilen bal; mum kırıntıları ve yabancı maddelerden arındırılır. Buna rağmen küçük parçacıklar ve kabarcıklar balın rengini bulandırır.

Depolama
Bal kapalı kutularda ve hava ile ilişkisi olmayacak şekilde saklanmalı. Örneğin kapaklı cam kavanozlarda. Ambalajlanan ballar oda sıcaklığında tutulmalıdır.

Balın kullanım alanları
Sofralık bal, krem bal, meyveli bal, ...

Balda kristalizasyonu önleme yöntemleri
a) Ultrasonik dalga yöntemi: Bala saniyede 9 kg ultrasonik dalga uygulanırsa balda kristalizasyon 15 ay süreyle önlenmiş olur. Bu yöntemin uygulanmasında ülkemizde bir sınırlama yoktur. Bu işlem büyük çaplı şirketlerde yaptırılabilir.

b)Su oranını artırmak: Belli sınırları aşmadan baldaki su oranının artırılması kristalizasyonu geciktirir fakat su oranının artırılması fermantasyonu da gündeme getirir.

c)Kısa süreli yüksek sıcaklık uygulamak: Balı 77 derecede beş dakika süreyle bekletip filtre edildikten sonra aniden sıcaklığı 54 dereceye düşürülüp ambalajlanıp pazarlanıncaya kadar 0 derecede tutulması balda kristalizasyonu engelleyen en etkili yöntemlerden birisidir.

d)Bala bazı kimyasal maddeler katmak: Bu yöntemde bala katılan kimyasal maddelerin balın genel yapısını bozucu etki göstermemesi gerekir. Market raflarındaki ballar böyleymiş.

e)Soğuk şok yöntemi: Bal 0 derecede 5 hafta süreyle tutulduktan sonra 14 derecede depolanır. Böylece hiç kristalize olmadan iki yıl boyunca saklanabilir. Normalde bal 14 derecede 5 haftada kristalize olur.

2. Balmumu
İşçi arıların 12 ila 18 günlük yaş dönemlerinde karın halkalarındaki mum salgı bezlerinden salgıladıkları bir maddedir. Rengi salgılandığı an beyazdır. Sonra koyulaşır. Arılar petek gözlerini örmek için kullanırlar bunu. Arılar 1 kg balmumu üretmek için 6-10 kg bal tüketmeleri gerekir. 

Temel petek kar amacı için konur.

Mum salgılayan arılar önce bal yerler sonra 35 derecede zincirler şeklinde salkım oluşturarak mumu salgılarlar. Arılar yavru yetiştirmek, bal ve polen depolamak için gerekli olan petek gözlerini örmek üzere balmumu salgılarlar. Peteklerin balı süzüldükten sonra arta kalan mumlar ve deforme olmuş petekler eritilip yabancı maddelerinden arındırıldıktan sonra kullanılır. Balmumu arıcılık dışında bir çok sektörde kullanılır; İlaç sektörü, parfüm sektörü, diş hekimliği, eczacılık, mobilyacılık, boya yapımında, heykeltraşçılıkta, ayakkabıcılıkta, su geçirmeyen çadır üretiminde, denizcilik sektöründe kullanılır.

Balmumunun içeriği (bileşenleri)
Hidrokarbonlar %16; alkol %31; asitler %31; hidroksil asitler %13; bilinmeyen diğer maddeler %9

Balmumunun saf olduğu nasıl anlaşılır?
Balmumu benzin içerisinde tamamen erir. Saf balmumu ateşe atılınca tamamen yanar ve ortama güzel bir koku yayar. Balmumundan bir parça çiğnendiğinde dişlere yapışmaz ve ağızda kötü bir tat hissettirmez. Bir kapta 15 derecede ısıtılıp üzerine 20 gr eter damlatılırsa erir. Ancak içinde katkı bulunan balmumu erimez.

3. Polen
Çiçektozu; çiçekli bitkilerin antenlerinde oluşan ve döllenmelerinde rol alan erkek üreme birimidir. Polen; protein, vitamin, mineral madde ve enzim bakımından çok zengin bir besindir. Koloninin protein ihtiyacını karşılamak ve yavruları beslemek için toplanır, kovana taşınır ve petek gözüne depolanırlar.

Polenin şekli ve yapısı
Dışında çok sert hazmı olanaksız bir dış kabuk bulunur. (sprarederm)

Polenin bileşimi
Su %7 (%10); ham protein %20; kül %3; ham yağ %5; karbonhidrat %36; bilinmeyen %28 (%43)




Polenin toplanması ve depolanması
1. Polen oda sıcaklığında bir kaç gün içerisinde tüm besleyici değerini kaybeder.
2. Derin dondurucuda taze polen 1 yıl kadar saklanabilir.
3. Polen güneş ışığı almayacak kavanozlarda kuru ve karanlık odalarda saklanmalı.

Kurutulduktan sonraki nem alt sınırı %6 ve nem üst sınırı da %8'dir.

Polen ticari olarak üretiliyorsa kurutulmalı. Kurutulma işlemi 33 derecelik bir ısıda, doğrudan güneş ışığına maruz kalmadan. Açık havada üstü örtülü olarak, 7 gün boyunca, her tarafının eşit miktarda kuruması için her gün elin ayasıyla karıştırılarak kurutulur. Fırınlama yapmıyor isek kurutulma işleminden sonra eleme işlemi yapılır. İri polenler en kalitelileridir ve dolayısıyla da en pahalılarıdır. Elek gözlerinin genişliğine göre farklı ebatlarda eleklerden geçirilerek boylarına göre ayrılırlar. Büyük boy, orta boy ve küçük boy şeklinde.

Polenin saklanması
1.Toz şekerle karıştırılarak saklanır. Buzdolabında +5 derecede. Ya da derin dondurucuda. İki birim taze polen bir birim toz şekerle karıştırılır. Bu karışımın küflenmesini önlemek amacıyla üzeri 5 cm kalınlığında toz şeker tabakasıyla kapatılır. Bu şekilde polen 2 yıl boyunca hiç bir besin değeri kaybetmeden saklanabilir.

2.Hamur haline getirilerek saklanır. Taze polen ağırlığının %15'i kadar bal; ağırlığının %25'i kadar da kaynatılmış soğutulmuş su ile karıştırılarak hamur haline getirilir. Bu hamur, toprak bir kaba sıkıştırılarak doldurulur. Üzerine ağır bir tahta kapak veya taş konularak 36 derecede 5 gün süreyle bekletilir. Tekrar kabın ağzı açılır ve iyice sıkıştırılır. Sıkıştırıldıktan sonra da hava ile teması kesmek için üzerine eritilmiş mum dökülür. Bu hamur kek yapımında ve besin olarak kullanılabilir.

3.Vakumlama yöntemiyle saklanır. Plastik bir ambalaja doldurulan polen (böyle vakumlanabilen torbalar varmış) vakumlanarak ağzı hava almayacak şekilde kapatılıp derin dondurucuda saklanabilir.

4.Dondurma yöntemiyle saklanır.Kağıt ya da plastik ambalajlara konan polen -18 derecede 1 yıl boyunca saklanabilir.

Polen toplamada dikkat edilecek hususlar
Zirai ilaçlama yapılan yerlerden toplanmaz. Özellikle toz ilaçlamadan sakınılmalı, sıvı ilaçlama daha iyi. Varroa veya hastalıkla mücadele edilen kolonilerden polen toplanmamalı. Kovan içerisindeki pislik veya kırıntıların polene karışmayacağı polen tuzakları kullanılmalı. Nemli veya küflü yerlerde mantar, maya oluşmaması için günlük toplanır. Günlük toplanan polen kurutmaya başlanmalı. Ve diğer polenlerle karıştırılmamalı. Kuru polende rutubet oranı %10'u geçmemeli. Isı olarak da 40 derecenin üstünde olmamalı.
-----------------o----------------

Günlük şurup vermek için vaktinizin olmadığı durumlarda kek verilebilir.

Arıların 8-10 saatlik uzun süreli nakillerinde kovan kapağı altına hemen çıtaların üzerine ıslak bez örtülür. Arıların su ihtiyacı için.
-----------------o----------------

4. Arı sütü
5 ila 15 günlük işçi arıların başlarında bulunan süt salgı bezlerinden salgılanan; larva döneminde ana arı ve yavruları beslemede kullanılan özel bir madde. Polenin genç işçi arıların sindirim organlarında sindirilmesinden sonra yavru gıda maddesi olarak salgı bezlerinden salgılanmaktadır. Yani kan yoluyla süt salgı bezlerine gelir; bu bezelerde de süt sentezleme işlemi yapılır. Üretilen süt ağız boşluklarından akıtılmaktadır. (Polenin arı sütü üretimindeki önemi)

Arı sütü salgılanıp ağız boşluğuna verildiği anda süt kıvamlıdır. Petek gözlerine konulduktan sonra koyulaşır ve krema kıvamını alır. İşçi arı 60 günlük yaş dönemine geldiğinde de arı sütü üretebilir. Bu durum süt salgı bezlerinin kullanılma oranıyla yani yıpranıp yıpranmamış olmasıyla ilgilidir.

Arı sütü ekşimsi ve asidik bir tattadır. Koyu kıvamda hafif ekşimsi ve kuvvetli asit karakterli bir yapıdadır. Larvalar kendilerine verilen arı sütünün nitelik ve niceliğine bağlı olarak birbirlerinden tamamen farklı fenotip ve genotipe sahip olurlar. Yani birbirlerinden farklı bireyler olurlar. (Arı sütünün günü)

Arı sütünün bileşenleri
Sırasıyla minimum ve maksimum değerler; su %57-70; protein %17-45; şeker %18-52; yağlar %3,5-19; mineraller %2-3


Arı sütü vitaminlerce zengindir. Özellikle B vitamini. C, D, E vitaminleri de bulunur. Kozmetik sektöründe kullanılmasının nedenlerinden biri E vitamini.

Arı sütünün muhafazası
Larva döneminin 5. gününde göz kapanmadan önce alınır. (Üretim kolonisinden) Yüksükler çerçeveden alınarak ya kaşıkla ya da vakum aletiyle alıp koyu renkli kavanozda buzdolabında +5 derecede saklanır.
-----------------o----------------

Sonraki ders konuları; Propolis, Sonbahar-kış bakımı, Gezginci arıcılık




19 Haziran 2014 Perşembe

Arılarım 27.Gün


14 Haziran 2014, Cumartesi. Kestane ağacının çiçeği. Kovana 200 metre mesafede.


Kestane ağacının çiçeğindeki polenler.


Aynı gün pencereden odama girmiş bir misafir! Çok değişik! Nasıl bir böcek acaba?


16 Haziran 2014, Pazartesi. Latince adı Catalpa bignonioides. Türkçe adları Katalpa Ağacı, Sigara Ağacı ve Puro Ağacı; yöresel adı da Kurtyemeyen Ağacı imiş. Kovana 100 metre mesafede. Üzerinde arılar vardı. Ağacın çiçeklerinin bir kısmı yere dökülmüştü.


Aynı gün erik ve ıhlamur topladım biraz. Bizim buralarda erik ve ıhlamur bol. Erikler ziyan oluyor her sene, yüzüne bakan yok. Eriğin çok güzel kompostosu oluyor. Kaynattıktan sonra posasını iyice ezerek süzgeçten geçiriyorsun. Harika bir görünüm ve lezzet. Belki ben topladığım için bana öyle gelmiştir :)

Ihlamurları toplamaya çalışanlar var. Fakat genelde ağaçlar çok büyük bu sebeple toplaması zor. Toplaması kolay bir ağaç vardı onu çiçeklendiği gün toplamışlar. Büyük ağaçlardan toplamaya çalışan birilerini gördüm. Okul servis aracı gibi bir minibüsün üzerine çıkmış, elinde de üç metrelik bir sopa ucunda keskin bir şey olan. Uzanabildiği dalları kesiyor. Minibüsü dal doldurmuş :) Yalnız bütün ıhlamurların üzerleri arı dolu. Benim arılarım :)


17 Haziran 2014, Salı. Dip tahtasında en son 6 gün önce bakmıştım. Yukarıdaki dip tahtası 6 günlük. Taze mum kırıntıları 5. çerçeve hizasında yoğun. Son verdiğim çerçevenin kabartıldığı manasında. Biraz da kahverengi mum kırıntısı var. Onlar eski kararmış peteklerden mi acaba? Ya da yavru gözlerindeki sırlar mı?


Plastik cam kırpıntıları var. Örtü tahtası olarak kullandığım pleksiden. Bunu neden yaptılar acaba? Pürüzlü bir kenar mı vardı? Sonraki günlerde de böyle bir şey görürsem plastik camı iptal ederim.


5. çerçeveden dışa doğru (genişletmeyi yaptığım taraf) daha yoğun.


6 günlük de polen kırıntıları. İlk çerçevelerin bulunduğu taraf yoğunluklu. Uçuş deliği yönü daha da yoğun. Çok polen döküyorlar. Nerede yanlış yapıyorum acaba?


Dağınık vaziyette ölü arı parçaları. Bir ya da iki adet arıya ait olabilir. Yukarıdaki resimde arının ezildiği görünüyor. En son çerçeveleri kontrol ederken fark etmiştim, neredeyse her çerçevede bir veya iki tane arı ezmişim. Arı ezmek konusunda kovanın da hataları var benim de. İş güvenliği konusuna daha fazla önem vermeliyim. İş kazası!


Aynı gün örtü tahtası üzerinden bir kontrol yaptım. Verdiğim ve onların da daha evvelden kabartmış oldukları çerçevelerin daha da kabartılmış olduğunu gördüm. Çerçevelere bakıldığında bir ağarma kendini hemen belli ediyordu. Örtü tahtasını kaldırmadan üstten dikkatlice bakmaya çalıştım, özellikle son çerçevelere. Bal kemerleri sırlanmamıştı henüz. Bu görüntüden aç kalmadıklarını kendi güçlerince önemli işler yaptıklarını anladım.


Bir arının dili diğer arının ağzındaydı. Yetişkin arı yavru arıyı besliyordu sanırım. Bir de arının birinin polen taşıdığı bacaklarında propolis vardı. Diğer bir arı ağzıyla propolise bir şeyler yapıyordu ama anlayamadım.


19 Haziran 2014, Perşembe. İki gün önce kovana örtü tahtası üzerinden baktığımda çerçevelerde ciddi bir ağarma gördüğüm halde son çerçevelerde sırlanmış bal kemeri görememiştim. Ancak tetikte olmam gerektiğini anlamıştım. Bugün örtü tahtası üzerinden baktığımda çerçevelerin sırlanmış olduğunu gördüm. Biraz geç kalmış olmakla beraber hemen ballığı vermeye koyuldum. Ancak hava bozdu ve birden şiddetli bir yağmur yağmaya başladı. Bu arada ben de kovanı izlemeye koyuldum. 

Saat akşam 6 gibiydi. Acaba ne kadar tarlacı vardı dışarıda? Yağmur duraksamaya başladığında dışarıdan dönenler olduğu gibi dışarı çıkışlar da oldu. Sonra çok daha şiddetli bir şekilde dolu ve yağmur yağdı. Şiddetli yağmur ve dolu kesildiğinde arılar uçuş deliğinden bile bakamadı 5 dakika kadar. Sonra bir arı çıktı ve kovanın etrafını detaylı bir şekilde inceledi. Özellikle de kovanın kapak kısmını inceledi. (Dolu kovana şiddetli çarptığından dolayı oldukça gürültü çıkarmıştı, sac kapak). Sonra ara ara bir kaç arının daha uçtuğunu gördüm. Böyle bir havada neden uçmuşlardı? Ve nereye uçmuşlardı acaba? Şiddetli bir yağışta ne kadar zarar görüyorlar acaba?

Hava durumu bir kaç gün daha yağmurlu diyor. İlk fırsatta ballığı atmalıyım. 

Bugün ıhlamurların çiçeklerine baktım. Önemli bir kısmı tohuma kaçmaya başlamış. Az da olsa yeni çiçeklenmeye başlayanlar da var. Bir tomurcuğun üzerinde nektar gördüm. Minicik bir damla. Emin olmak için yaladım. Tatlı olduğuna göre nektar. Yağmurdan sonra ne olur durum acaba?