Translate

6 Temmuz 2014 Pazar

Arılarım 44.Gün


Dip tahtasının görünümü. Polen, bal mumu, propolis kırıntıları gibi alışıldık görüntüler. Plastik kırıntıları. Ve 3 tane de arı ölüsü.


Önceki kontrolde plastik camı almış yerine de plastik propolis ızgarasını koymuştum. Acaba bu kırıntılar hangisinden? Plastik cama ait kırıntılar kovanın içerisinden dip tahtasına düşüyor da olabilir. Bunu önümüzdeki kontrollerde daha net anlarız.


Üç tane de arı ölüsü vardı. İkisi bunlar. Diğeri dip tahtasının sağ üst köşesinde. Kovanın arkasına yakın bölgede. Arıları alıp incelediğimde birinin üzerinden 3 tane varroa çıktı.



Varroa Jacobsoni. Bunları varroalar canlı iken çektim. Yengeç gibi her yöne doğru yürümüyorlar.


Bunları canlı halde iken çekmeyi başaramadım. Çünkü ters çevirdiğimde her seferinde çevik bir hareketle ayaklarının üzerine dönmeyi başardılar. Bu nedenle en az fizyolojik zararla öldürmek durumunda kaldım onları. Bu kadar çevik olduklarını düşünmemiştim. Son kontrolümde dip tahtasında bir tane varroa görmüştüm. Şimdi bir arı ölüsü üzerinde üç tane gördüm. Demek ki bundan sonra daha sık göreceğim, tabii ki arılar da görecek.



Arılar ve varroalar.









Ölmüş arılarım.



Arılar ve bekçi hanım. Arılar yavru uçuşu yapıyor. Yerde birkaç tane arı ölüsü. Yaklaşık 20 gündür bu arı ölümleri eksik olmuyor. Sayıca az fakat süreklilik arz eden bir durum. Genellikle yavru arılar. Uçmaya çalışıyor ancak biraz havalandıktan sonra tekrar düşüyor. Uçamayıp yerde kalınca da karıncılar başlarına üşüşüyor. Belediye birkaç gün arayla sokaklarda ilaçlama yapıyor ama geç vakitte. Bu arıların ölüm nedenini çok merak ediyorum. Polen yetersizliği de bir etken olabilir mi acaba. Ya da varroa. Birini alıp da incelemedim hiç!

Bekci hanım yine bekcilik yaptığı günlerden birinde acı acı miyavlamaya başlamıştı. Baktım, kovandan biraz uzaklaşıp betonun üzerine çıkmış, birkaç dakika miyavladı. Arılarla daha yakından tanıştı sanırım. Ancak görevinden asla vazgeçmedi :)



Propolis ızgarası pek başarılı olamamış. Izgaradaki göz sayısını saydım. 20x47=940 göz. Kenarlarda birazcık propolis var. Izgaranın ortasına doğru görülenler (açık renkli) bal mumu. En fazla 30 gözü propolisle tıkayabilmişler. 30/940=0,03. Dört günde %3. Ancak bal mumu çalışması oldukça iyi :)



Propolis ızgarasındaki propolisler.



Bugüne dek arılarım yavru uçuşlarını saat 16:00 civarında yaptılar. Ve yavru arı uçuşu yarım saat kadar sürüyor. Geçenlerde havaların yağmurlu gittiği günlerin birinde yağmur tam da yavru uçuşunun olduğu ana denk geldi. Ve yavru arılar hayatlarının ilk uçuş denemelerinde çok kötü bir başlangıç yapmış oldular. O günün ertesinde saat 16:00'da değil de saat 14:00'de yavru uçuşuna çıktılar. Havalar düzgün gittiğinden dolayı hemen ertesin günden itibaren tekrar saat 16:00'ya döndüler. Bu durum çok güçlü bir disiplini ve adaptasyonu işaret ediyor bana.

Bugün ise iki defa yavru uçuşu oldu. Saat 14:00'de ve saat 16:00'da olmak üzere. Ve uçuşa çıkan yavru arı miktarı iki katından fazlaydı. Arılar kuluçkadan çıktıktan sonraki 21 gün kovan içerisindeki hizmetlerde görev alırlar. Ve daha sonra tarlacı arı olarak dış hizmetlere başlarlar. Tarlacı arı olmadan önce kuluçkadan çıktıktan sonraki 18. ve 21. günler arasında uçuş denemelerine başlarlar. Uçuş yaptıkların alan kovanın etrafındaki 3-5 metrelik bir alan. Genelde de uçuş tahtasının üzerine yakın bir yerde olurlar. Zira orada çok fazla yoğunluk gözlemliyorum bu uçuş esnasında.

Yavru uçuşuna çıkan arı miktarı arttığına göre bir taraftan da yeni yavrular kuluçkadan çıktığına göre kovanın içerisindeki arı miktarı da artmıştır. Bu durumu 10. çerçeveyi çektiğim anda fark ettim. Üzeri tamamen arı doluydu. Ve kovanın iç yan yüzeyinde bile bir miktar arı vardı. Tabii ki hemen ballığı atmaya koyuldum.

Ballığı kullanıma alırken kuluçkalıktan iki kapalı gözlü yavrulu çerçeve alınmalı ve ballığa konulmalı. Alınan çerçevelerin yerine de boş çerçeveler takılmalı. Teoride 1. ve 10. çerçeveler ballı-polenli olur. 2. ve 9. çerçeveler ise kapalı gözlü yavrulu olur. Benim kovanımda öyle değildi. 10.9.8.7. ve 6. çerçevelerde az miktarda yavru, yok denecek kadar polen vardı. Bunları bal depolamak için kullanmışlar. 5.4.3.2. ve 1. çerçevelerin üzerinde normal ölçülerde sırlanmış bal kemeri ve arta kalan kısım tamamen kapalı gözlü yavruluydu. Açık gözlü yavrulu kısım göremedim neredeyse. Ayrıca pek polen de göremedim. Ama acele ve heyecandan polene pek dikkat edemedim :)

Ana arı 9.çerçevenin iç yüzünde gayet hareketli idi (kovandaki rahatsızlıktan ne yapacağını mı şaşırdı acaba). Bütün çerçeveleri kurcalamak zorunda kaldığım için arılar huzursuz oldu tabii.

2. ve 3. çerçeveleri (tamamen kapalı gözlü yavrulu) ballığa koydum. 4. çerçeveyi (tamamen kapalı gözlü yavrulu) 7. çerçevenin yerine koydum. (Yavrulu çerçeveyi dışa doğru kaydırarak kovan içerisindeki dağılımı dengelemeye çalıştım.) 7. çerçeveyi de (ballı) 1. çerçevenin yerine koydum (öyle yaptık galiba :) Velhasıl normal düzene getirmeye çalıştım. 2. ve 9. kısımlara da temel petekli çerçeve verdim. Bu düzen oluşturma işi beni baya uğraştırdı ve terletti. Hatta yüzümden kovanın içerisine akan terlerden birkaç arı boğulma tehlikesi atlattı :)

Kuluçkalık ile ballık arasına ana arı ızgarası koydum, ana arı ballığa çıkıp yumurtlamasın diye. Ana arının ballıkta olmadığından da eminim. Ballığa koyduğum kapalı gözlü yavrulu çerçevelerden yavrular çıktığında buraya bal depolayabilecekler. Kuluçkalıkta da iki adet temel petekli çerçeve 8-13 günlük bal mumu salgılama yeteneğine sahip yavru arılar tarafından zincir kurularak örülecek. Ve yumurtlama için boş alan sağlanmış olacak.


Ballıkla beraber iki katlı yapımız bu şekilde. Ortada ana arı ızgarası görülüyor. Örtü tahtası olarak doğrudan çuval kullandım. Kovanın yanında görülen suluğu şimdiye dek üç kez doldurdum. Tükettikleri su miktarından ona pek rağbet etmedikleri belli. Acaba su ihtiyaçlarını nereden karşılıyorlar?

Son zamanlarda suluğu arılarımdan çok eşek arıları kullanıyor. Eşek arısı popülasyonunun ciddi miktarda arttığını gözlemledim. Sürekli kovan çevresinde uçuşuyorlar. Uçuşta veya kovanın önünden arı götürdüklerini hiç gözlemlemedim. Ancak kardeşçe yaşamaları da tabiatlarına aykırı sanırım. Eşek arılarının yuvalarının evin çatısında olduğunu tespit ettim. Çatıya çıktım. Yuvaları kiremitlerin altında. İki kiremitin birleştiği aradan giriş-çıkış yapıyorlar. Neredeyse çatının her tarafında yuva yapmışlar. Bunlarla nasıl mücadele edeceğimi bilemiyorum. 5-10 tane kiremiti kaldırarak birkaç yuva bozdum. Süpürgeyle öldürebildiklerimi öldürdüm. Ancak bu şekilde köklerini kazımak imkansız.

Geçmiş senelerde de eşek arıları vardı. Ancak bu kadar yoğun değillerdi. Bu kadar artmış olmalarının doğrudan doğruya arılarımla ilgisi olmalı.


Zakkumlar açalı çok oldu. Çiçekleri güzel görünüp, güzel kokuyorlar. Ancak arılar için bunun bir anlamı yok. Sümüklü böcek için çok anlamlı ki hayatının tırmanışını yapmış olmalı!

Hiç yorum yok: