Translate

23 Kasım 2014 Pazar

Arılarım 183.Gün - Varroa Raporu


Dip tahtasının görünümü. Biohayat firmasının Forbeevar formik asit jeli ile yapılan varroa mücadelesinin sonuçları. Dip tahtasında koyu kahverengi renge sahip döküntü kümesini varroalar oluşturuyor. Bu aynı zamanda arı nüfusunun kovandaki konumunu da ifade ediyor.


Dikdörtgen ile bir örneği gösterilen plastik parçası aylar önce kullandığım plastik cama ait olabilir mi, yoksa çerçevelerin üzerinde yem verirken kullandığım şeffaf plastik yemliğe mi ait? Daire içinde gösterilen varroalar daha açık renkli.Bunlar ergen olabilir mi? Olgunlaştıkça mı asıl renklerine kavuşuyorlar? Yoksa bu bir hastalık nedeni mi?


Yüzlerce varroa!


Bunları oturup da sayacak vaktim yok. Ancak varroa mücadelesinin başarılı olduğunu ispatlamaya yeterli olduğunu düşünüyorum.

Jel ilk olarak 6 Ekim tarihinde son olarak da 24 Ekim tarihinde olmak üzere 3 kez uygulandı. Son uygulamadan yaklaşık bir ay sonra da yukarıda görünen tablo oluştu. Jel etkin dolayısıyla mücadele de başarılı.


Kovanın yanına ilk gittiğimde karşılaştığım manzara. Uçuş tahtası üzerinde bir ölü sarıca olduğu halde bir avuç da arı ölü arı vardı.


Uçuş tahtasının hemen önünde yerde ise 50-100 kadar ölü arı vardı. Bu ölümlere bir anlam veremedim. Hava soğuk ve 10 derece civarında. Arı uçuşu yok. Kovana kulağımı dayayıp bir iki tıklattım. Bir uğultu duyamadım. Ancak uçuş deliğinde üç dört arı belirip uçuş tahtasındaki ölü sarıcayı taşımaya başladılar. Sarıcayı ellerinden alıp attım. Uçuş tahtası üzerindeki ölü arıları da uzaklaştırdım.


Daha sonra kovana bir iki kez daha tıklattım. Uğultu duymaya çalıştım, ama duyamadım. Buna rağmen uçuş deliğinde beliren arı sayısı arttı. Birkaçı kovanın önüne doğru bir iki metre uçup beni yokladılar ve hemen geri döndüler. Kovandaki tek hayat belirtisi yukarıda görülen arılar.

Kovanı açmak istemedim, zira hava soğuktu. Arıların salkım yapıp yapmadığından da emin değildim. Velhasıl arıları rahatsız etmek istemedim. Bu olumsuz gözüken durumu onlar için daha da kötüleştirebilirdi. Ancak bu arı ölümlerinin nedeni cevaplanması gereken kocaman bir soru olarak karşımda duruyor. Buna cevap bulmaya çalıştım.

Senaryo 1
"Havalar aniden soğudu. Kovan dışındaki arı aktivitesi bitti, kovan içinde de oldukça azaldı. Arılar tam bir salkım oluşturmasa da bir araya toplanmaya başladılar. Kovanın içinde ve dışındaki bu sukunet ortamını fırsat bilen sarıcalar kovana saldırdı. Bu saldırıya hazırlıksız yakalanan arılar büyük kayıplar verdi. Daha sonra sağ kalanlar içerideki ölü arıları uçuş tahtası üzerinde bir noktaya taşıyıp kümelemeye başladılar. Rüzgar, uçuş tahtası üzerinde kümelenen bu ölü arıları kovanın önüne savurdu."

Senaryo 2
"Yavru uçuşuna denk gelen şiddetli bir yağmur yağdı. Yavru arılar çok zarar gördüler."

Senaryo 3
"Varroa mücadelesi için kullandığımız formik asit jel, bir kısım arının ölümüne neden oldu."

Senaryo 4
"Havalar iyi gidiyordu. Az veya çok, kovana polen geliyordu. Öncesinde kek de verilmişti. Çerçevelerde yeterince bal kemeri ve polen stoğu da vardı. Bu olumlu koşullar nedeniyle yoğun bir yavru faaliyeti vardı. Sonra birden hava soğudu. Kovan dışı faaliyetler durdu, polen akımı kesildi. Kovan içindeki yavru bakım faaliyetleri bile etkilenmeye başladı. Arılar kışın geldiğini hissettiler ve son posta yavruların bakımının mümkün olamayacağını görüp onları gözden çıkardılar."

Uçuş tahtası üzerinde yalnızca bir ölü sarıca gördüm. Birinci senaryonun olabilmesi için daha fazla sayıda ölü sarıca olması gerekirdi. Ayrıca sarıcalar soğuk havadan bal arıları kadar etkilenmiyorlar mı? Kovanın alt köşesinde bir sarıca vardı. Hareketsiz ve uyuşuk. Ölü olabileceğini bile düşündüm. Ancak ben öldürene dek ölü değildi.

Formik asit jel ilk uygulandıktan 18 gün sonra kontrol edildiğinde arı ölümü görülmemişti. Şimdi bu kadar çok ölümün bu sebepten dolayı olması da makul görünmüyor.

İlk üç senaryo içerisinde en makulü ikinci senaryo. Çünkü daha evvel buna benzer bir şey yaşandı. (Bakınız "Arılarım 32.Gün")

Dördüncü senaryoyu kendi bilgilerim ışığında düşünemedim. Ali Bey'in son yazısını gördükten sonra düşündüm. Kendisi de aynı gün bir kovanında benzer durumu yaşamış. Ve neden olabileceğini de belirtmiş.

Ali Bey'in bugünkü yazısını okuduktan sonra kovan kapağını açıp da arıya bakmadığıma pişman oldum. Kovan içindeki duruma ait gözlemim bir ay öncesine dayanıyor. O vakit durumları gayet iyiydi. Ancak bu arı ölümlerinden sonra kovan içindeki durum bir muamma.


Kovan kapağı yazın yağan yağmurlardan sonra rutubet yapmıştı. Kapağın ek yerlerini silikonlamayı düşünmüştüm ama buna fırsatım olmamıştı. Ben de evden bulduğum şeffaf naylonu iki kat yaparak kovan kapağını içine alacak şekilde sarmaladım. Yağmur izolasyonu için bir tedbir olmuş oldu ama kovan kapağındaki iki havalandırma deliğini de kapatmış oldum. Bu durum rutubete neden olabilir.


En güzeli arıyı korunaklı bir yere almak olabilirdi ama buna da fırsatım olmadı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Dostum o naylonu hemen çıkar, arıya soğuktan hiçbir şey olmaz ancak nem ve havasızlıktan olur. Polen tuzaklı kovan kullandığın için tabandan havalanacak ama üstünü o şekilde sarman doğru bir uygulama değil. Ancak ilkbahar aylarında havalandırmaları azaltıp, yavru üretimi için gereken ısıya yardımcı olabilirsin. Resimde görülen varroa parazitindeki renk farklılıkları ise birinin dişi birinin erkek olmasından kaynaklanıyor.

Özgür Esen dedi ki...

Naylonu kaldırıp kovan kapağının ek yerlerini silikonlayabilirim veya Apimaye'nin kovan kapaklarından alabilirim. Varroa konusundaki tespitlerinizi daha sonra birkaç kaynakta daha gördüm. Bilgilendirme için teşekkürler. Önerilerinizi dikkate alacağım.